# taz.de -- Türkiye'de Seçim: Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Entelektüel Vaziyet
> Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecince sürekli „paralel
> yapı“ (Fethullah Gülen cemaati ve Hizmet grubu) üzerinden bir politika
> yapıyor.
(IMG) Bild: Başbakanın sürekli bir şekilde anket yaptırması ise demokrasi kavramının zafiyetlerinin konuşulmasını engellemekte.
Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecince sürekli bir şekilde
„paralel yapı“ (Fethullah Gülen cemaati ve Hizmet grubu) üzerinden bir
politika yapıyor. Bu yüzden eleştirel alanı güdük bırakmakta. Türkiye'de
milli duyguları ele aldığınızda, bugünkü toplumsal eğilimlerde, kamusal
alanda tartışmayı canlandırmak ve alevlendirmek marjinalleştiriliyor.
Toplum muhafazakarlaştı çünkü. Cemaat ve Erdoğan arasındaki savaşın
sürecini iyi bir şekilde hatırlatan Ruşen Çakır ve Semih Sakallı'nın kitabı
(100 soruda Erdoğan X Gülen Savaşı. metis/siyah beyaz, Haziran 2014) kamuda
tartışmayı canlandıramadı.
Sanatçıların sesi ise „sanat alanında“ kalıyor. İstanbul Art News'de her ay
yazığım yazılarda mesela, Türkiye'deki kültürün, sanatın ve siyasetin
merkezileştirilmekte, tiranlaşma eğiliminde olduğunu hemen hemen bütün
yazıalrda ele almama rağmen, bu ancak sanat çevresinde kalmakta. Bir yıldır
Radikal'de Yorum sayfasında yazdığım yazılar (155 sayfalık) bir kitap
olacak kadar hacimli oldu. Yayınlanacak. Ama tartışmaya açık olacak mı
belli değil ? Kısa ve küçük gruplara hitap eden bir eleştiri alanı kalıyor
geriye. Yatay bir şekilde gelmekte olsa da , yakın dönem politikalarına ve
seçimlerine intikal edecek bir alan, uzun vadeye bırakılmış durumda.
Suriye sınırında mesela, tırların jandarma tarafından durdurulmasını ve bu
engellemeyi Milli İstihbarat Teşkilatının (M.I.T) yapmasının üzerine
(Jandarma ve gizli istihbarat teşkilatının savaşı olarak ele alınan olay)
Başbakan Erdoğan, „devlet içinde hükümetin icraatlarını durdurma kararları
alan bu kişileri, milli menfaatler bakımından, siyasi irade olarak
durdurmak zorundaydık“ demesiyle engelleyebiliyor. Burada milliyetçi
duygular „İstiklal marşı“ ile katmerleniyor. Başbakan „kuvvetler ayrımı“
gibi bir konuyu bir yana koyarak paralel yapı ve milli menfaatler
arasındaki mücadeleyi bir güç ilişkisi olarak ele aldığında, „milli
iradeyi“ arkasına almayı sürdüren söylemi kullanmakta. Zaten „kanunsuz bir
hukuk“ olduğunu vurgulaması da buradan gelmekte. Rasyonel bir şekilde
tartışma alanındaki imkanlar kısıtlanıyor; Başbakan da böylece „milli
meşruiyete“ demir atıyor.
Başbakan, mesela, ikinci dalga gözaltıları emniyetteki gizli dinlemelerin
ve tapelerin çıkartılmasını paralel yapının hükümete karşı komplosu olarak
görmekte ve paralel yapının yandaş medyasının desteğini vurguladığında
tartışma alanı kısıtlı kalıyor, sürekli bir şekilde. „Eski Türkiye“
karşısında „Yeni Türkiye'den“ söz ediyor mütemadiyen.
Demirtaş ise TRT1 de yaptığı propaganda konuşmasında „yandaş bir
televizyonda konuşmaktan dolayı çok heyecanlıyım“ diyerek, televizyonu tiye
almıştır; yeni bir humour geliştirmekte. Ama buna rağmen ona yükselen
desteğe rağmen tartışma alanı yaratabilmek zorlaşıyor; basın buna zaten
imkan tanımıyor. Başbakan „sadakatten bahsediyor ve başbakana sadakatsizlik
millete sadakatsizliktir“ diyerek savcıların imza yetkilerinin hükmet
bilgisi dışında kullanmalarının eleştirisini yapıyor. „Pensilvanya'nın
imamlarına göre imza atıyorlar“ diyerek, yine paralel yapıyı „ulusal
güvenlik“ meselesiyle birleştirmeye çalışmakta. Ekmeleddin İhsanoğlu ise
bütün iyi niyetine ve bilgili ve nazik tutumuna karşı bir „tutku uyandıran
lider“ havasını veremiyor. Ama, toplum tutkusal bir toplum: Büyüme,
ekonomik rahatlama, inşaatta modernleşme ile yetinmeyi ve heyecanlanmayı
sever gözüküyor.
Bu durumda entelektüel tartışma ortamı nerede durmaktadır ? Öncelikle,
sosyal medya eleştirilerin en sık yapıldığı alan olarak durmakta. Ama
facebook işleyişine göre, en fazla „like edilen arkadaşlar“ diğerlerinin
yerini alarak genişlemeyi daraltıyor. Sistem otomatik olarak bazı
arkadaşlıkları öne çıkardığında, herkes herke ile konuşamıyor,
haberleşemiyor. Özel mesajlar ise kamuya açık değil. Enformasyon her yerden
her yere akamıyor. Radikal gazetesinin kağıt gazete olmaktan çıkıp,
internet gazetesi olarak devam etmesi eleştirilerin yapıldığı Yorum
sayfasının eskisi gibi çalışmasını engellemiş gözükmekte. Medyanın taraf
alıp, kalemşörlerin silahları çekmesiyle birlikte tartışma alanı
kısıtlanmakta. Ara sıra kamuoyu yoklamaları yapılmakta. Kimi zaman ilk
turda Erdoğan'ı gösterirken bazı anketlerde ise ikinci tura kalabilme
şansından söz edilebiliyor. Yerel seçimlerde AKP'nin Gezi hareketinden
sonra yeniden başarıyla çıkması aslında eleştirilerin etkisini zayıflatmış
gözükmekte.
Gündüz Vassaf medya ve köşe yazarlarına seslenerek, ‘üç adayın birlikte TV
de tartışmaya davet edilmesinin gerekliliğini vurguladı. Ancak imza
kampanyalarına rağmen bu üç adayın karşı karşıya gelme imkanı olmadı.
„Başbakan devletin başıdır“ diyerek, kendisini kurumsal olarak
diğerlerinden ve eleştirilerden ayırmakta ve kendisini görevli olarak
arındırmaktadır. Bu durum tartışma ortamını kısıtlamakta. Entelektüel çaba
bu suretle güdük kalmakta. „Vatan topraklarımız“ söylemi, „İstiklal
Marşından“ bahsetmesi başbakanı meşru bir alana oturtmakta ve halkın bir
kısmı nezdinde meşru saymaktadır. Diğer kesim ise şimdilik cılız kalmakta.
Başbakan siyasetin „söylem yaratan alan“ olduğunu söylemesi ise entelektüel
ve sivil toplum alanının suskunluğuyla beraberinde gitmektedir. „Millete
devletin kapısını açık“ olduğunu söylemesi kendisini meşrulaştırma söylemi
olarak durmaktadır. „Namazında niyazında olan halklara“ muhafazakar ve
milliyetçi MHP'nin „muhafazakâr yapısının artık işlemediğini“ ileri
sürerek, bu eleştiri alanını da kendisine çekmeye çalışmaktadır.
Muhafazakârların hepsini kendi meşruluğu alanına çekmekte.
Başbakanın sürekli bir şekilde anket yaptırması ise demokrasi kavramının
zafiyetlerinin konuşulmasını engellemekte. Sürekli anketler ve sürekli
taleplerin araştırılması ise „kanaat toplumlarında“ olduğumuzu göstermekte.
Anketler hep kanaat yaratmakta ve bu da başbakanın aldığı siyasi tavırlarda
etkili olmakta. Yüksek Seçim Kurumuna da eleştirisi başbakanı halktan yana
göstermekte. Her kuvveti kendi bedeninde toplamaya başlayan başbakanın
durumu ve grotesk hale gelen siyasi bir durum karşısında, belki de, yaz
rehaveti de kamusal alanda tartışma imkanlarını kısıtlamakta.
8 Aug 2014
## AUTOREN
(DIR) Ali Akay
## TAGS
(DIR) Recep Tayyip Erdoğan
(DIR) Schwerpunkt Türkei
(DIR) Schwerpunkt AKP
(DIR) Ahmet Davutoglu
(DIR) Schwerpunkt Türkei
(DIR) Schwerpunkt Türkei
## ARTIKEL ZUM THEMA
(DIR) Neuer türkischer Ministerpräsident: Erdogans treue Seele
Ahmet Davutoglu soll Recep Tayyip Erdogan im Amt folgen. Er gilt als
islamischer Intellektueller der AKP, als Außenminister hatte er wenig
Erfolg.
(DIR) Türkiye'de Seçim: Türklerin Yeni Başkan Baba'sı
Mustafa Kemal Atatürk'ten bu yana hiçbir siyasetçi Türkiye'ye Erdoğan kadar
damgasını vurmadı. Cumhurbaşkanı seçildiğinde, cumhuriyetin kurucusunu,
oturdulduğu heykel kaidesinden indireceğe benziyor.
(DIR) Türkiye'de Seçim: Bir ütopya denemesi
Türkiye bir süredir Schengen üyesi ülkeleri arasında yer alıyor, Türk ve
Kürt vatandaşları vize muafiyetinden yararlanıyor. TEM Otoyolu’nda trafik
kazası...