# taz.de -- HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ: “‚Bunların mezarda olmaları gerekir‘ diye düşünenler var“
> HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 5 Kasım 2016 tarihinden
> beri cezaevinde. Mektup aracılığıyla ulaştığımız Yüksekdağ, Türkiye’deki
> siyasal gelişmelere dair sorularımızı yanıtladı.
(IMG) Bild: Figen Yüksekdağ Kasım 2016'dan beri cezaevinde
taz.gazete: Öncelikle cezaevindeki koşulları sormak istiyoruz. İnsan
hakları ihlallerinin cezaevlerinde yoğun olarak yaşandığını sıkça okuyoruz.
Siz bu tür ihlallerle karşılaşıyor musunuz?
Figen Yüksekdağ: Son dönemde yaşanan ağır hak ihlallerine bakılırsa
hapishane koşullarının hiç de iyi olmadığı görülür. Biz de bu genel
tablodan payımıza düşeni alıyoruz. Bazen iktidarın kamuoyunda hakkımızda
yürüttüğü olumsuz algı operasyonları, nefret söylemi ve geliştirilen linç
psikolojisi nedeniyle payımıza fazlası da düşebiliyor. İktidar yörüngesinde
bulunan bir memurun provokasyon girişimleriyle ya da ironik anlamda “özel
muamelesiyle“ karşılaşabiliyoruz. Tutuklanmadan önceki süreçte “Bunların
Meclis’te ne işi var, hapiste olmaları gerekir“ diye linç ve algı
operasyonu yürütüyorlardı. Şimdi de “Bunların hapiste ne işi var, mezarda
olmaları gerekir,“ diye düşünen bir kesim var. Düşünce böyle olunca
sonuçları birçok açıdan yansıyor.
HDP'de üç yıl boyunca eşbaşkanlık yaptınız. Son dönemdeki kayyımların
gerekçeleri arasında eşbaşkanlık uygulaması da gösteriliyor. Eşbaşkanlık
kurumu neden iktidarın hedefinde?
Eşbaşkanlık sistemi, mevcut yönetim biçimine kökten bir itiraz ve somut bir
alternatif anlamına geliyor. Baskıcı, faşizan, erkek egemen yapısını dinci
ve gerici siyaset anlayışıyla birleştiren siyaset merkezlerinin bu sisteme
karşı bir hoşnutsuzluğu vardı. HDP’nin eşbaşkanlık sistemi ve uygulaması
bir umut ışığı, kadının toplumsal pozisyonunu güçlendiren siyasi bir
avantaj oldu. Milyonlarca kadın eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet modelinin
ruhunda kendini gördü. Bu uygulama, kadınların dünyasında büyük bir politik
uyanışın sembolü oldu. Mevcut siyasi iktidar ve onunla aynı zihniyeti
paylaşanlar, HDP saflarında ortaya çıkan bu kadın gücünü, niteliğini
tasfiye etmeye çalışıyorlar.
Sizce iktidarın HDP’ye bu kadar baskı uygulamasının sebebi nedir?
Bu çok kapsamlı ve ciddi bir siyasi saldırı. Son üç yılda yaklaşık 10 bin
HDP’li tutuklandı. HDP’nin, içinde insan kalmayacak düzeyde saldırılarla
yüz yüze olması, pamuk ipliğine bağlı kısmi demokratik hakların tümden
tasfiyesi anlamına geliyor. Parti kapatmaya alternatif olarak
benimsedikleri bir yöntem bu. HDP’ye kaybettirmek için tutundukları en
cılız meşruiyet dallarını feda edenler, esasında bütün bir ülkeye
kaybettirdiler. Ayrıca kendileri de kazanamadılar. Son seçimlerde hükümet
ve Erdoğan’ın çoğunluk desteğini yitirdiği kesinlik kazandı. AKP-Erdoğan
demokratik zeminden tamamen uzaklaşmış olduğu için yenilgiyi de kabul
etmeyip acısını HDP’den ve ona oy veren halktan çıkarmaya yöneldi. Seçilmiş
belediyelere kayyım atanması, belediye eşbaşkanlarının haksız ve ispatsız
tutuklanması bu tahammülsüzlüğün bir sonucudur. HDP’nin varlığı, iktidarın
siyasi varlığını tehdit eden bir risk olarak görülüyor.
Baskılar karşısında HDP’nin sine-i millet kararı alacağı yönünde bir
tartışma başlamıştı. Ancak bu gerçekleşmedi. Sizce sine-i millet kararı
alınmalı mıydı?
Parti halka danışarak, yetkili tüm kurullarında tartışarak, seçimle geldiği
kurumlarda kalma kararı aldı. Dolayısıyla sine-i millet bugün açısından
tüketilmiş bir tartışmadır. Güncel olarak bulunduğumuz mevzilerde,
belediyelerde, parlamentoda siyasi mücadeleyi etkinleştirmeye
yoğunlaşmalıyız. Ama bizleri yerelde ve merkezde siyaset dışına itmeye
çalışanların, HDP’yi kaybederlerse ne kaybedeceklerini daha çok düşünmeleri
gerekiyor.
Bu şartlar altında HDP seçmenlerinin beklentisi nedir?
Halk HDP’den daha kararlı, etki düzeyi yüksek, taleplerini güçlü şekilde
dile getiren bir öncülük bekliyor. Öte yandan, Kürtlere ve HDP’ye karşı
ayrımcılık bu kadar ciddi bir düzeye ulaşmışken AKP’ye karşı kazanmak
isteyenlerin önce Kürtleri ve HDP’yi kazanması ihtiyacı daha belirgin hale
gelmiştir. HDP’nin bütün merkez partilerden farklı olarak, „herkes için
demokrasi“ çizgisini tutarlı biçimde bir merkeze dönüştürmesi gerekiyor. Bu
tutum, başta Kürt sorunu olmak üzere, AKP ve merkez siyaset partilerinin
görmezden geldiği ve ağırlaştırdığı sorunları çözme iddia ve iradesine
dayanacaktır.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kurdukları partilerle siyasete devam
etmeleri bekleniyor. AKP içerisinden çıkan iki parti Türkiye siyasetini
nasıl etkileyecek. İktidara bir alternatif olabilirler mi? Siz ne
düşünüyorsunuz?
Yeni partiler eski zihniyet üzerinden kurulunca geçerli bir alternatif
olamazlar. Ayrıca Türkiye’nin klasik bir zihniyetten çok siyaset ve
zihniyet değişimine ihtiyacı var. Özellikle demokratik yeniden
yapılandırma, evrensel hak ve özgürlüklere dayanan yeni anayasa, Kürt
sorununun çözümü gibi acil müdahale bekleyen konularda Davutoğlu ve Babacan
cephesinden ihtiyaca cevap olan bir söylem ve program ortaya konulmadı.
Aksine, oluşan ve biriken sorunların kaynağında eski AKP’li bu iki isim
vardır. Her şeyden önce bugünkü iktidar canavarının yaratılmasındaki
paylarının özeleştirisini vermeleri beklenirdi. Özeleştirel bir
yaklaşımları olmadığı gibi AKP’den „ne gelir-ne gelmez“ hesabına, kaba
siyasi aritmetiğe dayanan bir yol izliyorlar. AKP’nin alternatifi, AKP’nin
türevi, eskisi ya da yenisi değildir. Başka bir yol vardır ve iktidara
alternatif olarak kararlılıkla bu yolun izlenmesi ve tahkim edilmesi
gerekir.
20 Dec 2019
## AUTOREN
(DIR) Yasin Kobulan
## TAGS
(DIR) taz.gazete
(DIR) Politika
(DIR) Özgürlükler
(DIR) taz.gazete
## ARTIKEL ZUM THEMA
(DIR) Kurdische Politikerin in Haft: „Manche denken, wir sollten ins Grab“
Figen Yüksekdağ, ehemals Co-Vorsitzende der HDP, über Angriffe auf ihre
Partei, Zwangsverwaltungen und Parteigründungen ehemaliger AKP-Politiker.