# taz.de -- 24 Temmuz: Sansür varken bayram yok
       
       > Sansürün kaldırılışının yıldönümü olan 24 Temmuz, Türkiye'de Basın
       > Bayramı olarak kabul ediliyor. Son dönemde yaşanan gelişmeler, bu bayramı
       > kutlamaya olanak vermiyor.
       
       Türkiye’de sansürün kaldırılışının yıldönümünde yayınlanacak bu yazıyı, bir
       başka yıldönümünde yazıyorum. 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde.
       Gülenci kadroların darbe girişimi başarılı olsaydı, neler olurdu, düşünmek
       bile insanın tüylerini diken diken ediyor. Bununla birlikte maalesef başka
       türlü, uzun soluklu bir darbenin kurbanları olmaktan kurtulamadık. Sanki
       darbe içinde darbe yaşıyoruz. Darbe girişimini bir lütuf olarak görenlerin,
       sorgulayan ve eleştiren herkesi ve her kuruluşu etkisizleştirmeye
       çalıştıkları bir kâbusun içindeyiz.
       
       4 Ekim 2016 – IMC TV haber merkezine neredeyse kanalın personeli kadar
       polis doluşmuştu. Haber toplantısı yapacağımız saatte reji odasında fişi
       çekmekle meşgullerdi. İktidarın yayın organı Sabah Gazetesi akıbetimizi
       birkaç gün önce “Milli güvenliğe tehdit oluşturulan kanallar kapatıldı“
       başlığıyla duyurmuştu. Kastedilen sol çizgide ya da Kürtçe yayın yapan
       kanallardı. O gün özgür basının sınırları biraz daha daraldı. Milyonların
       haber alma hakkı gasp edildi.
       
       Yapılacak onca haber, sorulacak onca soru vardı. Biz de kolları sıvadık ve
       hemen internet üzerinden yayınlara başladık. Belki bazılarınız hatırlar:
       Twitter ve Facebook’da HaberSizsiniz adıyla yayınlar yapıyorduk. Bu
       yayınlar meslek adına bir direnişti. Herkes gönüllü olarak çalışıyor, bir
       taraftan da hayatını idame ettirmenin yollarını arıyordu. Kimimiz kirada
       oturduğumuz evlerden çıktık, kimimiz şehir değiştirmek zorunda kaldık.
       
       Başka türlü bir hayat mücadelesi başladı. Kamuoyu yoklama şirketlerinde
       veri giren, marangozluk yapan, müzik dersi veren, kafe açan arkadaşlarımız
       oldu. İktidardan bağımsız kalabilmiş birkaç TV kanalı ve internet medyası,
       işsiz kalan gazeteciler için çok kısıtlı istihdam imkanları yarattı.
       Bazılarımızın iş başvuruları KHK düzenlemesiyle kapatılmış bir kanalda
       çalışmış oldukları için reddedildi. Bazıları girmiş oldukları işlerden
       gerekçe gösterilmeden çıkarıldılar. Gazeteciler ve basın emekçileri,
       dolaylı ve kısmi olarak KHK’lı oldu. Özetle, çok azımız işimizi yaparak
       hayatımızı kazanma imkanı bulduk.
       
       ## Sınırları aşan dayanışma
       
       Bu süreçte gazeteciliğin sınırları aştığını unutmayan meslektaşlarımız ve
       medya kuruluşları çok önemli bir dayanışma örneği ortaya koydular. Türkçe
       yayınları da bulunan Alman kamu yayıncıları, Türkiye’den özgürce haber
       akışı sağlanabilsin diye gazetecilere önemli alanlar açtı. Deutsche Welle
       Türkçe, Türkiye’de yeniden haber üretme imkanı sundu. Almanya’da yeri çok
       özel olan Köln Radyosu’nu da çatısı altında barındıran WDR Cosmo, Sansürsüz
       Türkiye projesiyle sindirilmek istenen gazetecilere hem haber, hem yorum
       yapacakları bir alan kazandırdı.
       
       Özgürlükleri bir panter gibi savunan Tageszeitung da “taz.gazete“
       projesiyle biz Türkiyeli gazetecilere çok önemli bir teneffüs yolu açtı.
       Elinde haberi olan taz.gazete’nin kapısını çaldı. Özel söyleşiler ve
       dosyalar hazırlandı; haberler iki dilde yayınlandı. İktidarın habersiz
       bırakmak istediği kitleler taz.gazete’nin sosyal medyadaki hesapları
       üzerinden habere ulaşabildi. Buraya katkıda bulunan gazeteciler, düzenli
       olmasa da, mesleklerini icra edebildiler. taz.gazete haberin ve habercinin
       ayakta kalabilme mücadelesinde alçakgönüllü, ama önemli bir destek
       kaynağıydı.
       
       Proje başlangıcından bu yana dört yıl geçmiş neredeyse. Bugün veda vakti
       geldi çattı. Bu tür bir dayanışmanın birçok nedenle ilelebet sürmesini
       bekleyemeyiz, bunu biliyorum, ama yine de hüzünlüyüm. Biraz da endişeliyim.
       
       ## Sosyal medya baskı altında
       
       Türkiye'de durum bu süre içinde iyiye gitmiş değil çünkü. Tam tersine,
       artık merkez medya tamamen iktidarın yayın organlarıyla dolu. İktidardan
       bağımsız birkaç kanal kaldı, onlar da kapatılma tehdidiyle karşı karşıya.
       Radyo Televizyon Üst Kurulu, Tele 1 ve Halk TV’nin ekranları beş gün
       kararttı. Bağımsız ve sol çizgideki birkaç gazete ise ilan yasağıyla dize
       getirilmek, çökertilmek isteniyor. Haber peşinde oldukları için casusluk
       gibi ipe sapa gelmez suçlamalarla karşılaşan meslektaşlarımız da hapisteki
       gazetecilerin arasına katıldılar.
       
       Sosyal medyada da durum parlak görünmüyor. Youtube’da gençlere hitaben
       canlı yayın yapan, ama „dislike“ yağınca bozulan Cumhurbaşkanı, sosyal
       medyayı tamamen kontrolü altına almak niyetinde. Bu kararını üçüncü
       bebeğini dünyaya getiren kızı Esra Albayrak’a yönelik cinsiyetçi
       saldırılara dayandırsa da, bu tür saldırılara karşı yeni bir sosyal medya
       düzenlemesine gerek olmadığını herkes biliyor. Gördüğünüz gibi, TCK’nın
       ilgili hükümleri tıkır tıkır işliyor.
       
       Cumhurbaşkanı sadece kendi meşrebine uymayan habere değil, kendi değer
       yargılarına uymayan dizilere de karşı. Erdoğan'ın Temmuz ayı başında
       Youtube, Twitter ve Netflix gibi platformlar için kullandığı „Bu millete
       layık olmayan bu gelişmeleri yaşamak, görmek istemiyoruz… Onun için de bir
       an önce biz bunları parlamentomuza getirip, bu tür sosyal medya
       mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz.“
       ifadelerinin ardından hazırlanan sosyal medya düzenlemesi, şu anda TBMM'nin
       Adalet Komisyonu'nda.
       
       Düzenlemeye göre bu kuruluşların Türkiye’de hukuki temsilci bulundurması
       yeterli olmayacak, ofis açmaları istenecek. Özel verileri paylaşmak, haber
       ya da paylaşım engelleme kararlarına uymak gibi zorunluluklarla
       memleketteki sansür büyüyecek. Bütün bu adımların tam da Türkiye’de
       sansürün kaldırılmasının yıldönümüne denk gelmesi ne kadar ironik, değil
       mi? Erdoğan’dan her yıl olduğu gibi bugün de iddialı bir 24 Temmuz
       Gazeteciler ve Basın Bayramı mesajı duymaya hazır olun. O mesaj vermeye
       devam ettiği sürece bizlerin dayanışmaya daha çok ihtiyacı olacak.
       
       24 Jul 2020
       
       ## AUTOREN
       
 (DIR) Banu Güven
       
       ## TAGS
       
 (DIR) taz.gazete
 (DIR) Özgürlükler
 (DIR) taz.gazete
       
       ## ARTIKEL ZUM THEMA