# taz.de -- Avrupa rüyasının sonu: Kalmak da zor, dönmek de
       
       > İçişleri Bakanlığı, koronavirüs gerekçesiyle Yunanistan sınırını kapattı.
       > Sınırdan dönen göçmenler, Türkiye'deki hayatlarına devam etmeye
       > çalışıyor. Bazıları ise geri dönmemekte kararlı.
       
 (IMG) Bild: Mahyar, Mariam ve arkadaşları: Sınırda maruz kaldıkları şiddetin ardından İstanbul'a geri döndüler.
       
       İstanbul’un Esenyurt ilçesinde sadece İranlıların çalıştığı bir berber
       dükkânında saç kesen Mahyar, 28 Şubat sabahı beklemediği bir telefon aldı.
       Arayan, işyerine henüz gelmemiş olan iş arkadaşıydı. Türkiye-Yunanistan
       arasındaki sınır kapılarının açıldığını duyan Mahyar, şansını denemeye
       karar verdi. Eşi Mariam ve beraber çalıştığı üç arkadaşının da aralarında
       bulunduğu toplam 10 kişi, 170 euro karşılığında bir minibüs kiralayıp
       Edirne’ye gittiler. Alanda gazetecilerle karşılaşan grup, belki de bir
       yıldan uzun süredir yaşadıkları Türkiye’deki son fotoğraflarını
       çektirdiklerini düşünüyorlardı.
       
       Ancak Yunan emniyet güçlerinin sınırdaki müdahalesini gördükten sonra hemen
       İstanbul’a geri dönmeye karar verdiler. Mahyar şimdi aynı berber dükkânında
       müşterilerini bekliyor. Kafasında “My life is my life“ yazılı bir şapka
       var. Konuşurken başı öne düşüyor: “Avrupa’ya gitmek için doğru zaman
       değilmiş. Yunanistan’a geçsek bile orada sıkışacaktık. Türkiye hükümeti ve
       medyası bize yalan söyledi.“
       
       Türkiye hükümeti yetkililerinin Şubat sonunda “Kapıları açtık“
       açıklamasının ardından on binlerce göçmen, Türkiye-Yunanistan sınırına
       yolculuk etti. Krizin başladığı günden itibaren Avrupa’ya geçen insanlara
       ilişkin her gün bir sayı paylaşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, konuyla
       ilgili son açıklamasını 7 Mart’ta yaptı. Toplam sayının 143 bini aştığını
       iddia eden Soylu, mültecilerin nehir üzerinden sınırı geçmeleri için teşvik
       edici ifadeler kullandı: “Şimdi havalar sıcak, gittikçe sıcaklaşıyor. Su
       bazı yerlerde 40-45 santimetreye düştü. Bu şu demektir: Yürüyerek
       geçebilirsiniz.“
       
       Pek çok insan, sürecin belirsizliğiyle artan barınma, beslenme ve hijyen
       sorunları nedeniyle geldikleri kentlere geri döndü. İzlediği politika
       nedeniyle eleştirilere maruz kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Mart günü
       Angela Merkel, Emmanuel Macron ve Boris Johnson ile video konferans
       gerçekleştirdi. Avrupalı liderler göçmenlerin Türkiye'de kalması için
       AB'nin Türkiye'ye daha fazla maddi yardım yapması konusunda istekli
       olduklarını dile getirdiler. İçişleri Bakanlığı, hemen ertesi gün,
       koronavirüs nedeniyle Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarının kapatılacağını
       duyurdu. Kararın ardından üç haftadır Pazarkule-Kastanies sınır kapıları
       arasındaki tampon bölgede ve yakınındaki ağaçlık alanda bekleyişini
       sürdüren insanların İstanbul'a geri gönderilmesi bekleniyor.
       
       Mahyar (28) ve eşi Mariam (24) İstanbul’a dönseler de sınırda yaşadıklarını
       henüz atlatabilmiş değiller. Bir güzellik salonunda yarı zamanlı çalışan ve
       Instagram üzerinden tasarladığı elbiseleri satan Mariam, Edirne dönüşü
       depresyona girdiğini anlatıyor. Orada brandalar altında yatan insanları
       görmenin kolay olmadığını söyleyen Mariam, atılan gaz kapsüllerinden
       birinin ayağının dibine düştüğü anda hissettiklerini hatırlıyor: “Nefes
       alamıyordum. Hiçbir şey görmüyor, düşünemiyordum. Sadece sesler duyuyordum.
       Kadınların çığlık sesleri, çocukların ağlamaları… Ve kaçma isteği.“
       Arkadaşlarıyla konuşmayı denediğini, rutin hayatına dönmeye çalıştığını
       anlatıyor: “Bizim az da olsa kaybedecek şeylerimiz vardı. Buna tutunmak
       istedik“.
       
       Tutundukları, Türkiye’deki belirsiz ve güvencesiz hayatları. Türkiye’de
       “Geçici Koruma“ statüsü altındaki Suriyelilere belli şart ve kısıtlamalara
       tabi olan çalışma hakkı tanınırken İran, Irak ya da Afganistan'dan
       gelenlerin çoğu daha az haklara sahipler. İran ve Türkiye arasında vize
       muafiyetinin imkân verdiği kalış süresi, her 6 ay için toplam 90 günü
       geçemiyor. Yasal statüsü olmayan yabancılar Türkiye’de kaldıkları süre
       içinde “ikamet harcı“ denilen bir ücret ödemek zorundalar.
       
       Mahyar’a göre Türkiye kendisine sığınan insanları turist olarak görüyor ve
       sadece paralarını istiyor: “Bir gün kalabilirsiniz diyorlar, başka bir gün
       size artık kimlik vermeyeceğiz diyorlar. Paran varsa ev alıp vatandaş
       oluyorsun, paran yoksa burada yerin yok. Stabil bir durum değil.“ Yola
       çıkarken berber dükkânındaki patrondan izin aldıklarını söyleyen Mahyar,
       patronunun iyi biri olduğunu, kendilerini anladığını söylüyor: “Biz
       geçemezsek geri döneceğiz dedik. Bize 'tamam’ dedi, iki üç gün müsaade
       etti“.
       
       Sınırda üç haftadır bekleyen bir sürü insan için böyle bir ihtimal söz
       konusu değil. Jiletli teller ve beton bloklarla kapatılmış barikatların
       önünde bekleyen binlerce göçmenin İstanbul’da geri dönecekleri bir
       hayatları yok. 13 Mart’ta iki Afgan genç sınır hattında yaşananları
       protesto etmek için ağızlarını dikti ve açlık grevine başladı.
       
       Yaşananları 20 gündür sınırda takip eden ve ismini vermek istemeyen bir
       aktivist, alandakilerin çoğunlukla Afganistan'dan gelen insanlar olduğunu
       söylüyor: „Bu insanlar arasında kandırılmışlık duygusu hakim. Birçoğu
       mevcut kurulu bir düzeni olan insanlar, ancak bu süreçte işini bırakıp,
       evini kapatarak buraya geldiler. Sırf bu yüzden geri dönmek istemeyen, geri
       dönerse ne yapacağını bilmediğini söyleyen insanlar var.“
       
       ## „Görüşmeler sürüyormuş, belki bir sonuç çıkacak“
       
       Suriyeli Kusay da iki haftadır ailesiyle birlikte derme çatma bir çadırda
       kalıyor. Bölgenin hükümete yakın medya kuruluşları dışındaki kurumlara
       kapalı olması nedeniye taz.gazete’nin telefonla ulaştığı Kusay, nehirde
       yıkanarak temizlenmeye çalıştıklarını, yemek için saatlerce kuyrukta
       beklediklerini söylüyor. Üç kilometre ötedeki markete gitmek için,
       tutuldukları bölgeden parmak izi vererek çıkan Kusay, bu işlem için de
       saatlerce kuyruk beklediğini anlatıyor.
       
       Sınırların kapanacağının haberini duyan göçmenler arasında, kendilerini
       bekleyen otobüslere binip İstanbul'a dönenler de var, dikenli telleri
       keserek Yunanistan tarafına geçmeye çalışanlar da. Kusay her şeye rağmen en
       azından birkaç gün daha burada beklemek istiyor, onu İstanbul'da bekleyen
       bir iş yok: „Erdoğan'ın Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmeden hala olumlu
       bir sonuç çıkabilir.“
       
       Kusay ara ara çeşitli haberler duyuyor. Telegram üzerinden 4 bine yakın
       üyenin olduğu “Sınırları Kıran Kafile“ isimli bir grupta her gün konuyla
       ilgili gelişmeler aktarılıyor- aralarında doğru olmayan haberler de var.
       “Görüşmeler sürüyormuş, belki bir sonuç çıkacak“ diyor bir Suriyeli. Bir
       diğeri, Alman Parlamentosu’ndaki olağan bir oturumun videosunu, “Avrupa
       Birliği mültecilerin durumunu oyluyor“ başlığıyla paylaşıyor. Günde binden
       fazla mesaj yazıldığı oluyor. İnsanlar artık neye inanacağını bilmiyor.
       Kısa süreliğine ortaya çıkan umut, aynı hızda kayboluyor. Aslında sınırda
       yaşananlar Avrupa’da her geçen gün giderek daha az konuşuluyor. Zira
       gündemi artık koronavirüs belirliyor.
       
       İnsan hakları, sığınma ve göç konularında çalışmalar yapan akademisyen
       Cavidan Soykan da koronavirüs nedeniyle gazetelerin artık sınıra yığılan
       insanlar hakkında haberler yapmadığını, „açık kapı“ politikasının sonuna
       gelindiğini ifade ediyor. Sınıra yönlendirilen insanların, kayıtlı
       oldukları şehri terk etmeleri nedeniyle cezalarla karşı karşıya
       kalabileceklerini söyleyen Soykan, mevcut durum nedeniyle göçmenlerin ırkçı
       saldırılara maruz kalma ihtimalinin de artabileceğine dikkat çekiyor:
       „Koronavirüsünün ülkede ciddi bir salgına dönüşmesi durumunda, cezanın
       sınırdan geri dönmek zorunda kalan mültecilere kesilebileceği ihtimali beni
       endişelendiriyor.“
       
       Esenyurt’taki berber dükkanında da gündem aynı şekilde değişmiş. Daha özgür
       ve daha güvenli bir yaşam için İran’dan Türkiye’ye gelen çift, şimdilik
       Avrupa’ya gitme hayalini askıya almış. Türkiye’nin onlar için bir gelecek
       vadetmediği konusunda hemfikirler. Mahyar berberdeki 12 saatlik mesailerine
       devam ediyor. Yeni yapılmış büyük apartmanın altına kurulu geniş, ferah
       dükkanda tıraş ettiği her müşteriden alınan ücretin yarısı onun. Bir süre
       sessiz kaldıktan sonra herkesin kafasındaki soruyu soruyor: “Koronavirüs
       berberleri de etkiler mi?“
       
       19 Mar 2020
       
       ## AUTOREN
       
 (DIR) Vecih Cuzdan
       
       ## TAGS
       
 (DIR) taz.gazete
 (DIR) Toplum
 (DIR) Özgürlükler
 (DIR) taz.gazete
       
       ## ARTIKEL ZUM THEMA