# taz.de -- ARD'nin Dersim yayını tepkilere yol açtı: Tarihe karşı protesto
       
       > Alman kamu kuruluşu ARD, Atatürk'ün Dersim Katliamı'nda kullanılmak üzere
       > Hitler'den zehirli gaz satın aldığını belgeleyen bir yayın yaptı. Bazı
       > Türkiye kökenli vatandaşlar ARD'yi protesto ediyor.
       
 (IMG) Bild: Türk askerleri esir aldıkları Dersimliler ile (1938'den arşiv fotoğrafı)
       
       Alman kamu kuruluşu ARD'nin Berlin stüdyosunun mavi ışıkla aydınlatılmış
       tabelasının altında kırk kadar insan toplanmış. Yağan yağmura rağmen
       ellerindeki kırmızı beyazlı bayrakları sallıyorlar. Berlin İyi Parti
       sözcüsü Metin Yılmaz, polis araçlarından yükselen siren seslerinin arasında
       kalabalığa sesini duyurmaya çalışıyor: „Bizler Mustafa Kemal'e ve
       Cumhuriyet'in değerlerine sahip çıkmak için buradayız“.
       
       ARD'nin „Titel, Thesen, Temperamente“ adlı programının Aralık başında
       yayınladığı altı dakikalık bir haber, geçtiğimiz Cuma akşamı protesto
       edildi. „Unutulmuş Katliam – Kemal Atatürk Alevileri nasıl öldürdü“
       başlıklı yayın, 1937-1938 yıllarında Dersim'de gerçekleşen katliamı konu
       alıyordu. Türkiye devletinin resmi kayıtlarına göre 1938'de yaşanan
       olaylarda 13.806 kişi öldü. Farklı kaynaklar bu sayının açıklanandan üç ya
       da dört kat yüksek olabileceğini belirtiyor. Olayları soykırım olarak
       nitelendiren ARD yayınında, Mustafa Kemal'in bu olaylardaki sorumluluğunun
       en üst seviyede olduğu ifadesine yer verildi.
       
       Bu yayın, bazı Türkiye kökenli vatandaşların tepkisini çekti. Alman medyası
       bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunu Dersim Katliamı ile
       doğrudan ilişkilendiren çok fazla yayın yapmamıştı. Programın moderatörü
       Max Moor, yayının başında Atatürk için „O geri kalmış Osmanlı Devleti'ni
       batıya dönük bir Cumhuriyet haline getirdi (…) Bu nedenle (Atatürk) çoğu
       Türk için hala parlayan bir ışık.“ dedi. Bunun ardından Moor, Atatürk'ün
       amacına ulaşırken kendisine hiçbir vicdani engel tanımadığı yorumunu yaptı.
       
       Yayında Atatürk'ün katliamda kullanılmak üzere Almanya'dan zehirli gaz
       sipariş ettiği bilgisine de yer verildi. Yayını hazırlayanlar, iddialarını
       Türkiye'nin devlet arşivinden edindikleri Ağustos 1937 tarihli bir belgeye
       dayandırdılar: Almanya'dan 20 ton miktarında zehirli gazın sipariş
       edildiğini gösteren belgenin altında Atatürk'ün imzası bulunuyor. Yayında
       aynı zamanda, Atatürk'ün Türkiye'yi modern bir ulus devlet haline getirmeye
       çabalarken Hitler rejimi ile de birlikte çalıştığı ifadesi de yer alıyor.
       
       ARD'ye yönelik tepki, Berlin ile sınırlı değildi. Bazı Türkiye kökenli
       vatandaşlar, Münih ve Köln şehirlerindeki ARD bürolarının önünde de
       gösteriler düzenlerken, bazı Türkiyeli politikacılar ise ARD'yi kınadı.
       „Burada yapılan hakaretler doğrudan milletimize ve devletimize
       yapılmıştır,“ diyen AKP sözcüsü Ömer Çelik, ilgili bakanlık birimlerinin bu
       konuda harekete geçeceğini söyledi. Bunun üzerine programın yapımcıları da
       internet sitelerinde bir açıklamada bulundu: „Mustafa Kemal Atatürk'ü ve
       Adolf Hitler'i aynı kefeye koymadık.“
       
       ## Saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı
       
       Berlin'deki protestoya katılan eylemciler, Atatürk'ün Almanya'dan zehirli
       gaz satın aldığını ortaya koyan belgenin orijinalliğinden şüphe duyuyorlar.
       İyi Parti sözcüsü Yılmaz „Atatürk'e bulaştırılmaya çalışılan, tarih
       bilgisinden uzak iftirayı protesto ediyoruz,“ dedikten sonra eylemcileri
       „Atatürk, silah arkadaşları ve şimdiye kadar olan gazi ve şehitler“ için
       bir dakikalık saygı duruşuna çağırıyor. Birkaç dakika sonra kalabalık hep
       bir ağızdan İstiklal Marşı'nı okumaya başlıyor.
       
       Berlin'de düzenlenen protestoda kendisinin bir Alevi olduğunu söyleyen
       Demet Kılıç da var. ARD'nin yayınında soykırım ifadesinin geçmesini
       eleştiren Kılıç „Aleviler sadece Dersim'de mi yaşarlar? Atatürk'ün böyle
       bir niyeti olsaydı, diğer illerde yaşayan Alevileri neden öldürmedi?“ diye
       soruyor. Bu soru aslında Dersim meselesinin anlamı ile ilgili bir
       belirsizliğe işaret ediyor: Dersim bölgesi ile sınırlı olan bir katliam,
       soykırım olarak nitelendirilebilir mi? Yapımcılar Thorsten Mack ve Karaman
       Yavuz bir soykırımın söz konusu olduğunu söylüyorlar. Bunun temeli olarak
       da Atatürk'ün „tek devlet, tek lider, tek dil ve tek din – Sünni İslam“
       üzerine kurulu bir düzeni hedeflemiş olduğunu belirtiyorlar. Yayında
       „Dersimlilerin Türkçe konuşmadığı ve Sünni olmadıkları“ belirtilirken,
       1937-38 döneminde diğer bölgelerde yaşayan Alevilere neden dokunulmadığı
       açıklanmıyor.
       
       ## „Soykırım ölçütü öldürülen insan sayısı değildir“
       
       Soykırım araştırmacıları da bu soru karşısında farklı cevaplara sahip.
       Tarihçi Wolfgang Benz, Dersim açısından bir soykırımın söz konusu
       olmadığını söylüyor. Benz'e göre, „Bir soykırımın tümel bir amacı vardır.
       Yani, etnik, dinsel ya da ırksal açıdan tanımlanan bir insan grubunu bir
       bütün olarak ele alır“. Ancak Benz'e göre Dersim'deki katliam „bir bölgeyle
       sınırlandırımış bir eylem“ niteliğinde.
       
       Berliner Forum Transregionale Studien'de çalışan soykırım araştırmacısı
       Yektan Türkyılmaz ise bu fikre katılmıyor: „Soykırım kavramında kıstas ölü
       sayısı, bölgenin büyüklüğü vb. değildir. Hedeflenen grubun kimliğinden çok
       faillerin onları nasıl gördüğü önemlidir.“ Yeni Cumhuriyet yönetiminin
       Dersim'i Osmanlı'dan kalan bir ‚habis ur‘ olarak gördüğünü belirten
       Türkyılmaz, „Çevresine Kızılbaşlık üzerinden Kürtlük yayan, çağdışı ve
       vahşi bir şer bölgesi“nin temizlemesinin hedeflendiğini dile getiriyor.
       
       Dersim Katliamı'nın nasıl nitelendirileceğine ilişkin tartışma, Berlin'de
       ilk kez su yüzüne çıkmıyor. Kreuzberg Belediye Meclisi, 2015 yılı sonundan
       beri kurbanlar için bir anıt yapılması konusunu tartışıyor. Bazı Türkiye
       kökenliler, inşasına Mart ayında karar verilen bu anıta karşı çıkıyorlar.
       Almanya'da bir grup insan, tarihteki bu şiddet dalgasının adını koymaya
       çalışırken, diğerleri bu meselenin fısıltısını bile duymak istemiyor: Metin
       Yılmaz, Demet Kılıç ve arkadaşları önümüzdeki Pazar günü Alman kamu
       televizyonunu yeniden protesto edecekler.
       
       Almancadan çeviren: Eren Paydaş
       
       9 Dec 2019
       
       ## AUTOREN
       
 (DIR) Hülya Gürler
       
       ## TAGS
       
 (DIR) taz.gazete
 (DIR) Toplum
 (DIR) Politika
 (DIR) taz.gazete
       
       ## ARTIKEL ZUM THEMA