# taz.de -- 15 Temmuz Askeri ve Sivil Darbesi: Siyasi islamın iki yüzü
       
       > „Darbe bir tiyatro değildi. Hiyerarşi dışı bir askeri darbeydi.
       > İslamcıların iki kanadı arasındaki kavganın bir sonucu olarak ülke
       > halkına büyük acılar yaşatan bir olaydı.“
       
       15 Temmuz kanlı darbe girişimi gerçekleştiği gün Bozcaada’da bir
       paneldeydim. Bir izleyici, “köprüde tanklar varmış“ dediğinde „askeri
       darbe“, aklımıza gelen son şeydi. Hatta “darbe mi acaba“ diye soran
       katılımcıya kendisi dahil herkes güldü. Türkiye’de darbeler döneminin
       bittiği düşünüldüğü için “askeri darbe“ akla gelen bir durum olmaktan
       çıkmıştı. İşin iç yüzü anlaşıldığında yüzlerde endişe hâkimdi. Kafalardaki
       soru belliydi: Darbeciler kimdi?
       
       Bir tarikatlar/cemaatler ittifakı olan AKP’de Gülen cemaatinin yönetimle
       ters düştüğü uzun süreden beri biliniyordu. Yargıda kadrolaşan ve özellikle
       2010 referandumu sonrası hâkim konuma gelen Gülenciler, Erdoğan ekibiyle
       bir kavgaya girişti. 2012’de istihbarat teşkilatında gücü ele geçirmek için
       verilen kavga, en önemli dönüm noktasıydı. 2014 yılında Gülenci polisler,
       Erdoğan'ın ve AKP’li Bakanların yolsuzluklarını ses kayıtlarıyla ortaya
       saçtı. Sonrasında ise Gülencilere yönelik büyük bir operasyon başladı.
       
       Gazeteciler ve yazarlar Gülencilerin daha çok polis ve yargıda örgütlü
       olduğunu düşünüyordu. Oysa bu cemaat, 1980 sonrasında askeriyede de
       kadrolaşmaya başlamıştı. 1980 askeri darbesi sonrası sola karşı İslamcı
       cemaatlere açılan alanı iyi değerlendirmişler, ekonomik açıdan güçlenmişler
       ve iyi örgütlenmişlerdi.
       
       ## Tanktan inen kel adam
       
       15 Temmuz askeri darbesinin acemi ve tuhaf görüntüsü pek çok muhalifte “bu
       Erdoğan’ın bir komplosu mu“ sorusuna yol açtı. Özellikle sokaklardaki
       cihatçı görünümlü tipler, “AKP’nin yeni bir milis gücü kurduğu“ şüphesini
       akla getirdi. Sonuçlara bakıldığında Erdoğan’ın sivil darbesine taş döşeyen
       bu girişimi kim, neden yapsındı? Oysa benim için o günlerde gördüğüm bir
       görüntü her şeyi açıklıyordu:
       
       Köprüde bir tank siviller tarafından durdurulmuş, içinden askeri
       kamuflajlı, kel bir adam çıkıyordu. O adam, Istanbul'da AKP karşıtı
       eylemlere katılmış pek çok solcu öğrenci için tanınmış bir figürdü: Eski
       Güvenlik Şube Müdürü Mithat Aynacı… Yani polis! Solcu gençlerin “cemaatçi
       polis“ diye adlandırdığı bir kişi… Taksim’deki gösterilerde öğrencileri
       dövdüren bir polisti. Tankın içinden asker kıyafeti ile çıktığında işin
       rengi belli olmuştu.
       
       30 yıl boyunca askeriyede kadrolaşan bu kesim, Erdoğan ekibi tarafından YAŞ
       kararları ile tasfiye edilmek üzereydi. Sessizce onca yıl bekledikten
       sonra, apar topar harekete geçtiler. Sonrası malum. Darbe bir tiyatro
       değildi. Hiyerarşi dışı bir askeri darbeydi. İslamcıların iki kanadı
       arasındaki kavganın bir sonucu olarak ülke halkına büyük acılar yaşatan bir
       olaydı.
       
       ## Darbe girişiminin ardından gelen sivil darbe
       
       Saray rejimi bu darbe girişimi sonrası kendi sivil darbesini yapmak için
       önemli bir imkân buldu. OHAL ve KHK ile karanlık bir dönem başladı.
       Gülencilerin yanı sıra olaydan habersiz pek çok kişi de tutuklandı, işten
       atıldı. Saray, aldığı yetkilerle solcuları da özellikle akademide
       temizlemeye başladı. Herkes birbirini ihbar eder oldu. Gülencilerin
       okullarına giden, bankalarına para yatıran herkes terörist addedildi. Oysa
       hükümet bu okulları ve bankaları yıllarca övmüş, halkı oralara
       yönlendirmişti.
       
       Örneğin ülkedeki futbol liginin adı “Bank Asya Ligiydi“, Gülencilerin
       yaptığı Türkçe olimpiyatları da Türk Lirası’nın arkasına resim olarak
       basılmıştı. Darbe sonrası toplumda AKP’nin baskıcı yönetimine yönelik tüm
       itirazlar, “darbe yandaşlığı“ ile yaftalandı. AKP, ortaklık kurduğu
       Gülencilerin suçunu diğer muhalif kesimlere atmaya başladı. Gülenci kesimin
       bilinen “sızma“ yönetiminin (yayınlarının adı da Sızıntı’ydı) muhalefete de
       sirayet ettiği bahanesiyle gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler hapse
       atıldı. Ne hikmetse FETÖ denen bu kesim, bir tek eski ortağı AKP’ye
       sızmamıştı!
       
       15 Temmuz darbesi ve sonrasında yaşananlar, siyasal islamın iktidar için
       birbirine düşen iki kanadının Türkiye'yi içine soktuğu karanlığın da
       tarihidir. Darbelerle hesaplaşmanın daha fazla baskıdan değil bağımsızlık,
       laiklik ve demokrasiden geçtiğini düşünen bizler için de zorlu bir
       mücadelenin tarihidir.
       
       15 Jul 2019
       
       ## AUTOREN
       
 (DIR) Barış İnce
       
       ## TAGS
       
 (DIR) taz.gazete
 (DIR) Köşe yazısı
       
       ## ARTIKEL ZUM THEMA