# taz.de -- Hatun Sürücü'nün hikâyesi: Yalnızca bir cinayet değil
> Hatun Sürücü 14 yıl önce Berlin'de sokak ortasında erkek kardeşi
> tarafından öldürülmüştü. Hayatını anlatan „Nur eine Frau“ (Yalnızca bir
> kadın) filmi Almanya'da gösterime girdi.
(IMG) Bild: Hatun Aynur Sürücü için 2013 senesinde yapılan anmadan
“Nur eine Frau“ (Yalnızca bir kadın), 2005 yılında Berlin-Tempelhof’ta
erkek kardeşinin “ailenin namusunu“ kurtarmak için başından vurarak
öldürdüğü Hatun Aynur Sürücü’nün hikâyesini anlatıyor.
Film, Berlin Kottbusser Tor’da yolda yürüyen genç kadınları gösteren
karelerle başlıyor. Belki okula gidiyorlar, belki arkadaşlarıyla
buluşacaklar, belki de eve dönüş yolundalar. Bir kadın sesi, dış ses olarak
yürüyen kadınlardan her biri adına konuşuyor: “O ben olabilirdim.“ Ardından
görüntü kalitelerinden daha eski oldukları anlaşılan kareler görüyoruz:
Polisler bir çalılığın önünde, üstü beyaz bir örtüyle örtülü bir cesedin
etrafında duruyorlar. “Bu benim“ diyor dış ses, “Ben bir namus
cinayetiyim.“
“Nur eine Frau“da Hatun Aynur Sürücü kendi hikâyesini anlatıyor. 7 Şubat
2005’te Berlin-Tempelhof’ta evinin yakınlarında bir otobüs durağında kendi
erkek kardeşi tarafından vurularak öldürüldü. O zaman 19 yaşında olan erkek
kardeşi ona önce günahlarından pişmanlık duyup duymadığını sordu, ardından
onu üç kez başından vurarak öldürdü. Uzun metrajlı film fikri sunucu Sandra
Maischberger’e ait, yönetmen olarak tematik yönden benzer filmleriyle
bilinen Sherry Hormann’ı seçmiş: Hormann “Çöl Çiçeği“nde Somali’de zorla
evlendirilmek istenirken Londra’ya kaçıp süpermodel olan Waris Dirie’nin
hikâyesini anlatıyor; “3096 Gün“ ise kaçırılıp 8 sene boyunca bir bodrumda
esir tutulan Natascha Kampusch üzerine yapılmış bir film.
Filmdeki orijinal kayıtlar olay yeri fotoğraflarından ibaret değil. Film,
yapımda sürekli Aynur olarak anılan Hatun Sürücü’nün video ve
fotoğraflarıyla besleniyor: Oğluyla, Alman erkek arkadaşıyla, iş
kıyafetiyle, mavi işçi tulumuyla. Berlin’de geçen 2017 yapımı gangster
dizisi “4 Blocks“tan bildiğimiz Almila Bağrıaçık filmde canlandırdığı
maktüle neredeyse birbirleriyle karıştıracağımız kadar çok benziyor. Ancak
Bağrıaçık’ın ailevi ve kültürel yabancılaşmalara dair ikna edici
oyunculuğunun tek sebebi bu değil.
## Ataerkil uçurum derinleşiyor
Aynur Sürücü’nün annesi ve babası muhafazakâr Sünni Kürtler. Kızlarını
Türkiye’de kuzenlerinden biriyle evlendiriyorlar. Eşi onu dövüyor. Aynur,
karnı burnunda Berlin’e geri dönüyor. Annesi onu Kotbusser Damm’daki evin
merdiven boşluğunda gördüğü zaman hayal kırıklığını gizlemeye çalışıyor.
Kısa süre sonra artık çabalamayı bırakıyor. Erkek kardeşleri onu görünce
deliye dönüyor. Aile Aynur’u geri dönmeye ikna etmeye çalışıyor; o,
dönemeyeceğini söylüyor. Denemeye devam ediyorlar. Aynur kalıyor.
Ancak aileyle yaşam, bir de kendi çocuğu varken, artık dayanılmaz bir hâl
alıyor: Erkek kardeşlerinin uyguladığı psikolojik şiddet, babasının
vurdumduymazlığı, annesinin vesayeti, orada oluşunun utanç verici olduğuna
dair bitmek bilmez imalar… Aynur radikal bir adım atma cesareti gösteriyor:
Resmi bir yardım alarak bir yurda sığınıyor; ardından da kendi evine
çıkıyor. Elektrik teknisyeni olmak üzere eğitim almaya başlıyor. Çocuğunu
yetiştiriyor. Âşık oluyor. Ailesini kaybetmenin, geride dört kız kardeş
bırakmış olmanın üzüntüsünü yaşıyor. Ancak cesaretini kaybetmiyor. Bir
şekilde her şeyin üstesinden geliyor. Bir de erkek kardeşleri sürekli
telefonlarıyla terör havası estirmese… Onların gözünde Aynur geri dönüşüyle
nihai olarak aile şerefinin kaybedilmesine yol açıyor. Kardeşler camiye
gidiyor ve ne yapılması gerektiğine karar veriyorlar, bir de aralarından en
küçük olanı buna hazırlamaya.
“Nur eine Frau“, ataerkil uçurumun derinleştiği bazı sahnelerde korkunç bir
hâl alıyor: Aynur’un annesi düğünden önce ona kocasına itaat etmesi ve onu
mutlu etmek için ne gerekiyorsa yapması için yemin ettirirken; damat
sertleşme sorunu yaşarsa „bekâretini“ kaybettiğine dair bir işaret olsun
diye kendini kesmesi için eteğinin altına bir jilet bağlarken veya Aynur
çocuğuyla beraber ailesinin yanında kalırken bir türlü huzur bulamayıp
merdiven altında kalırken ve orada erkek kardeşlerinden birinin cinsel
tacizine maruz kalırken.
## Hatun Sürücü için bir anıt
Yapımcılar filmi çekerken Sürücü davasıyla ilgili aktarılan bilgilere sadık
kalmışlar. Ancak bunu yaparken patriyarkal sisteme oldukça tek boyutlu
yaklaşıyorlar. Kadın cinayetleri bireysel olarak ele alınacak suçlar değil,
bu sistemin ve toplumsal yapının ideolojik olarak beslenip meşrulaştırılmış
sonuçları. Buna rağmen hikâyedeki cinayet sadece evin dört duvarı arasında
yaşanıyor. Sistematik olan, ortaya çıkmıyor. Ailenin hangi toplumsal
ortamda bulunduğu, oradaki kadın ve erkek imgelerinin nasıl ele alındığı
öğrenilmiyor. Mizojinik ideoloji nasıl çalışıyor, bu ailede neden böylesine
yoğun? Bu sorulara erkek kardeşlerin kısa cami sahneleriyle şöyle bir
dokunulsa da, cevapların peşinden gidilmiyor. Ele alınıştaki bu yüzeysellik
Alman medyasındaki bir dengesizliğe işaret ediyor: Beyaz faillerin
psikolojileri incelenirken, göçmen kökenli failler şablonlardan ibaret
kalıyorlar. Beyaz bir erkek bir kadını öldürdüğünde “aşk cinayeti“ ya da
“aile faciasından“ bahsedilirken, fail göçmense “namus cinayetinden“
konuşuluyor.
“Nur eine Frau“ filmi Almanya için yine de önemli, çünkü Hatun Aynur Sürücü
için bir anıt niteliği taşıyor.
Ayhan Sürücü dokuz yıl üç aylık hapis cezasına çarptırıldı. Cezasını
çektikten sonra sınır dışı edilerek Türkiye’ye gönderildi. Sanık olan iki
büyük erkek kardeşi, Mutlu ve Alpaslan Sürücü’nün Nisan 2006’da delil
yetersizliğinden beraatine karar verildi. Beraat kararları Ağustos 2007’de
Alman Federal Yüksek Mahkemesi tarafından bozuldu. Kardeşler o dönemde
Türkiye’ye gitti. Ocak 2016’da Türkiye’de yargılandılar. Türkiye’de de
beraatlerine karar verildi.
Almancadan çeviren Bilge Ege Aybudak
16 May 2019
## AUTOREN
(DIR) Volkan Ağar
## TAGS
(DIR) taz.gazete
(DIR) Kültür
(DIR) Toplum
(DIR) taz.gazete
## ARTIKEL ZUM THEMA