# taz.de -- Köşe Yazısı- Oksijen Tüpü: Kürdün bahçesindeki bostan korkuluğu
> Gazeteci Nedim Türfent, tutukluluğunun 900. gününde yolladığı mektupta,
> yerel seçimler öncesi HDP'ye uygulanan baskıyı yazdı.
(IMG) Bild: Gazeteci Nedim Türfent 946 gündür Van T Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutuluyor.
Eleştirel gazetecilik yapmayı sürdüren gazetelerin birinden -ki bunların
sayısı bir elin parmak sayısını geçmiyor- okuyoruz : “Silopi Belediyesi’ne
atanan kayyım, belediyeye ait 1 milyon lira değerindeki imar arazisini
AKP’li yandaşlarına 26 bin liraya peşkeş çekti.“ Belgeleriyle ifşa edilen
bu yolsuzluğun yanı sıra, Dersim ve Erciş belediyelerine atanan kayyımlar
da son 1 ay içerisinde benzeri yolsuzluklarla gündeme geldi.
7 Haziran 2015’te Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüzde on seçim
barajını geçince Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarını kaybetti. Bu
sonucu, dolayısıyla Türkiye halklarının iradesini hazmedemeyen AKP ve
Erdoğan, “güvenlik“ endeksli bir politika devreye soktu. Ülke, o günden
beri adeta savaş alanına döndü.
Kimi zaman “de facto“ kimi zaman “de jure“ olarak sürdürülen Olağanüstü Hal
(OHAL) koşullarında girdiğimiz referandum ve seçimlerde sonuçlar şaibeli
oldu. Bu noktada insanın merak hissiyatını kaşındıran soru şu: “Şiddet
politikası kime yarıyor, kime kazandırıyor, kimi ayakta tutuyor?“ Buna son
üç yılın sandık sonuçlarına bakarak yanıt verilebilir. Aslında hepimizin
bildiği bir yanıt…
Tek adam rejimi altında, “terörle mücadele“ bahanesiyle 6-7 milyon seçmenin
oy verdiği HDP vekili ve belediye başkanlarına kapsamlı operasyonlar
yapıldı. HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, eş genel başkanları,
vekilleri, yöneticileri, belediye başkanları ve binlerce üyesi tutuklandı.
HDP’nin 102 belediyesinden 95’ine kayyım atandı. Kayyım atamaları yargı
kararına da bağlanmadı, hukuki bir kılıfa ihtiyaç duyulmadı. Hepsi
“kararnamelerle“ yapıldı. Yine yargı kararı olmadan bölgedeki 259 köyün
muhtarı da görevlerinden uzaklaştırıldı. Söz konusu köylerde HDP’nin
%90’lara varan oy alması, bu son operasyonun da irade gaspının en yerel
ayağı olduğunu gösteriyor.
## Belediyeleri borç batağına sürükleme yöntemi
En temel yurttaşlık hakkı olan seçme ve seçilme hakkı 21. yüzyılda ipotek
altına alındı. Bu saldırılar, Kürt halkının meşru iradesini yadsımakla
ilintili olduğu kadar HDP’li belediyelerin savunduğu demokratik, ekolojik
ve kadın özgürlükçü belediyecilik ile de ilgilidir. Erkeğin iktidarını
sıfırlamayı amaçlayan eş başkanlık sisteminden de korktular.
Kayyımların, kadın dayanışma merkezleri ve ana dille faaliyet yürütülen
kreşleri kapatmaları, çok dilli belediyeciliğe son vermeleri, Kürt kültürü
ile toplumsal tarihinde yer alan düşünür ve sanatçıların eserlerini
engellemeleri bu sömürgeci zihniyetin yansımasıdır. HDP’li belediyelerin
projelerini bürokratik gerekçelerle engelleyen iktidar kayyımları, halkın
gözünü boyamak amacıyla kimi yerlerde bu projeleri kendileri hayata
geçirmeye çalıştılar.
İktidar kayyımları, 31 Mart 2018 seçimlerinin arifesinde
kazanamayacaklarına emin oldukları için, birçok belediyenin kasasını
boşaltma ve onları borç batağına sürükleme yöntemini uyguladılar. Öyle ki
belediyelere ait taşınmazlara “savaş ganimeti“ olarak yaklaşıldı.
Kayyımları başta TRT olmak üzere havuz medyası parlatmaya çalışıyor. “Halk
kayyımların icraatlarından memnun“ tarzı haberler yapılıyor. Ancak Kürtler
kendi şehir ve kasabalarında olan biteni çözümleyebilecek kadar politik bir
halktır. Erdoğan bunu biliyor olacak ki Kürtlerin sandığa gitmesinin önünü
almak için ve tehdit amaçlı konuşmasında HDP’nin tekrar kazanması durumunda
“kayyım atayacaklarını“ söyledi.
Bu çılgınlığı yaparlar mı bilinmez. Ancak HDP Eş Genel Başkanı Pervin
Buldan, tüm hile, yolsuzluk, şaibe ve baskılara rağmen bölgeden emin: “Halk
bunlara prim vermeyecektir. Son seçimlerde de gördük. Kayyım zihniyetini
tarihin çöplüğüne göndereceğiz.“ Buldan meydan da okuyor: “Madem öyle,
kayyımları atandıkları yerlerde aday gösterin.“
AKP ise olası “kayyım adayının“ seçimi kaybetmesi durumunda iktidar ve
devletin HDP’ye karşı kaybettiği algısı oluşacağı için bundan çekiniyor.
Seçimlere 5 ay kala, sandık heyecanı artarken, yazımızı şu tespitle
bitirelim: “Kayyım atarız“ tehditleri yerelde, Kürdün bahçesinde bostan
korkuluğu gibi dururken, Kürtler bu politikaya esaslı bir cevap vermek için
sandık gününü iple çekiyor.
28 Ekim 2018, (900. Gün)
13 Dec 2018
## AUTOREN
(DIR) Nedim Türfent
## TAGS
(DIR) taz.gazete
(DIR) Özgürlükler
(DIR) Köşe yazısı
(DIR) taz.gazete
## ARTIKEL ZUM THEMA