# taz.de -- New Wave Berlin: „Kim özgür yaşamak istemez ki?“
       
       > İstanbul'dan Berlin'e kültürel göç devam ediyor. Yemek, içki ve müziği
       > birleştiren „No Bananas“ mekanının sahibi Nevzat Ataray ile geçmişi ve
       > bugünü, İstanbul'u ve Berlin'i konuştuk.
       
 (IMG) Bild: „Başlaması daha zor ama belki de daha sağlam temeller üzerine kuruluyor.“
       
       Kendinizi anlatır mısınız bize, kimdir Nevzat? 
       
       İstanbul doğumluyum. Kadıköy’de büyüdüm. 90’ların sonunda mekan işlerine
       girdim. 2004 sonunda Asmalımescit’te Küçük Otto’yu açtım. 2015 yılına kadar
       sürdü; bu 10 senenin 7 senesi çok iyiydi, harika bir zamandı. 2013’te Gezi
       olaylarından sonra can çekişmeye başladık. 2015’te de kapattık.
       
       Türkiye’de baskı ne zaman hissedilmeye başlandı, bahsettiğin „harika zaman“
       boyunca farklı olan neydi? 
       
       Her zaman uyulması gereken kurallar vardı, biz de uyuyorduk. 10 kişilik
       masa yerin varsa 10 kişilik koyardın. Kapatma saatin belli, ses düzeyin
       belli. İçki ruhsatı alabilecek bir uygunluğun varsa alıyorsun. Kurallara
       uymayanlar, çok fazla masa atanlar, sokakta içki satanlar da vardı. Doğru
       düzgün bir kontrol bir mekanizması işletilmedi ve bence işletilmek de
       istenmedi. Sonra toplu bir şekilde yasak geldi. Nitekim 2012’de hiç
       tebligat yapılmadan bir günde sandalye masa operasyonu gerçekleşti. Aynı
       dönemde, bizim Bilgi Üniversitesi’nde 2006’da açtığımız Otto Santral’daki
       mütevelli heyeti, uzatma opsiyonumuz olmasına rağmen kontratımızın
       uzatılmayacağını söyledi.
       
       Kampüste içki satılmasına karşı alınan bir tavır mıydı? 
       
       Evet. Ailelerin sürekli “Burada içki satılıyor, çocuklarımız derse
       girmiyor, içki içiyorlar“ diye şikayet ettiği ifade edildi. Üniversitede
       içki olmaması gerektiğini söylediler. Biz üniversitenin değil Santral
       İstanbul’un müşterisiydik ve içki ruhsatımızı Turizm Bakanlığından
       almıştık.
       
       Burayı sonra kim aldı? 
       
       Futbolcu Emre Belözoğlu'nun babası, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye
       Başkanı Kadir Topbaş'ın oğlu ve adını hatırlamadığım bir başkası daha.
       “Papaz“ adında içkisiz bir kantine çevirdiler. Oraya çok fazla yatırım
       yapmıştık. Yaptığımız yatırımın karşılığı bu oldu; avcumuza 3 kuruş para
       tutuşturup içki ruhsatının iptal edileceğini söylediler. Çok güzel bir
       yerdi, ama vermek zorunda kaldık.
       
       Sıra sonra Beyoğlu’na mı geldi? 
       
       Masa operasyonuyla dışarıya masa koymayı yasakladılar. Asmalımescit’te
       işler bozulmaya başladı. Hemen ardından da Gezi olayları başladı. Gezi ile
       beraber dükkan açamadık, dışarıda o kadar olay olurken eğlence etkinliği
       düzenlemek söz konusu değildi. Olaylar bitince de aslında hiçbir şey eskisi
       gibi olmadı, o enerji geri dönmedi.
       
       10 senelik mekan böyle kapandı. House Cafe, Babylon gibi Asmalımescit’i
       Asmalımescit yapan mekanlar da birer birer kapandı. Bambaşka bir zihniyet
       geldi oraya. Örneğin bizim Küçük Otto’nun binasına içki satmayan bir otel
       yapıldı.
       
       Oraya en son ne zaman gittiniz? 
       
       Bir sene önce gittim, üzüldüm ve çıktım geri.
       
       Berlin’e gelme kararını nasıl verdiniz? 
       
       Arnavutköy’de bir mekana ortak olmuştum. Berlin’de de şubesi vardı.
       Birlikte çalışmaya başladık. Bu vesileyle Berlin’e geldim. Çalışma izniyle,
       kontratlı olarak. Daha sonra burada düşündüğümüz gibi olmadı, anlaşamadık.
       Ben kalmaya devam ettim.
       
       Buradaki hayatı nasıl buluyorsunuz? 
       
       Berlin’i seviyorum. Burada işinizi doğru yaparsanız hiçbir düşünceden,
       davranıştan ya da cinsiyetten dolayı ayrımcılığa uğramıyorsunuz. Bir dönem
       ben de Türkiye'nin bu yönde ilerlediğini düşünüyordum. Şimdi bunu burada
       hissetmek mutlu ediyor beni. Kim özgür yaşamak istemez ki? Benim bunun
       dışında bir talebim yok.
       
       Dükkan bulmak kolay oldu mu? 
       
       Hayır. Bir dükkan vardı. İki üç defa gittik, sonra emlakçıyla el sıkıştık.
       Yılbaşı tatiline gideceklerini söylediler, 40 gün bekledim, 41’inci günde
       anlaşmak için buluştuk ve bana vazgeçtiklerini söylediler. Ben 40 gün
       boyunca hiçbir yere bakmadım. Orayı da 2 ayda bulmuştum, 3 ayım gitti. Yani
       „Hallettik, tamam“ olayı yok burada. Belki gelir düzeyi yüksek, belki daha
       toklar. Başlaması daha zor ama belki de daha sağlam temeller üzerine
       kuruluyor.
       
       Buraya gelip mekan açan birçok kişi var. Sizin dükkanınızı onlarınkinden
       ayıran nedir? 
       
       Buranın farklı bir sistemi var. Sadece yemek ve içki değil. Burada
       yaşayabilecek kadar burayı anlamak gerekiyor, ben bunu görüyorum.
       
       Modern Türkiye mutfağıyla elektronik müzik nasıl bir ikili? 
       
       Amacımız hem yemek, hem müzikle insanlara bir yolculuk yaşatmak…
       Türkiye'deyken senenin 40 haftası, yılda 320 booking yapan biriydim. Gelen
       müşteri de bu zevke sahip olacak diye umuyorum. Akustiği çok iyi olan bir
       ses sistemimiz de var. Daha yeni açtık ama gelenler bu farkı hissetmeye
       başladı. Burası 6 aya kadar Berlin'de konuşulan bir yer olacak.
       
       25 May 2018
       
       ## AUTOREN
       
 (DIR) Ali Çelikkan
       
       ## TAGS
       
 (DIR) taz.gazete
 (DIR) Kültür
       
       ## ARTIKEL ZUM THEMA