# taz.de -- Muharrem İnce: „Erdoğan'ın B planı varsa, sen de hazırlıklı olacaksın“
       
       > CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, seçim manifestosunu açıkladı.
       > İnce ile Kürt sorununu, Suriye'yi, AB ilişkilerini ve ekonomiyi konuştuk.
       
 (IMG) Bild: „Ben ilk turda seçimi alacağıma inanıyorum.“
       
       CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce seçim manifestosunu açıkladı.
       İnce, manifestoyu hukuk, demokrasi, ekonomi, dış politika ve eğitim olmak
       üzere 5 ana başlık üzerine kurduklarını belirtti.
       
       Kendisini „muhafazakar ailenin devrimci çocuğu“ olarak tanımlayan İnce, il
       il dolaşarak, halkın desteğini almaya çalışıyor. Olası bir ekonomik krize
       karşı „acil önlemler paketi“ hazırladıklarını söyleyen İnce,
       cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması halinde, Türkiye'yi kucaklayan bir
       kadro kuracağı iddiasında. CHP'nin adayı Muharrem İnce ile adaylığını ve
       Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde atacağı adımları konuştuk…
       
       taz.gazete: “Seçilirsem iki sözüm var“ diyorsunuz, bir tanesi „Allah'ın
       izniyle terörü bitirmek.“ Gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin muğlak
       terör suçlarıyla tutuklu yargılandığı bir dönemde öncelikle terörün ne
       olduğunu tanımlamak gerekmez mi? Erdoğan ile nerede ayrılıyorsunuz?
       
       Muharrem İnce: Türkiye Cumhuriyeti, terörle mücadelede kararlı olmak ve bu
       sorunu çözmek zorunda. Ancak, neyin terör sayıldığı, suç sayıldığı çok
       önemli. Terör suçunun oluşması için bir örgütün kamusal düzeni, ülkenin
       egemenliğini yıkmak için şiddet, ayaklanma gibi yollara başvuruyor olması
       gerekir. Oysa durum bizde farklıdır. Sorun, bu suçun kapsamına nelerin
       girdiğiyle başlıyor. Mevcut terörle mücadele kanunu, demokratik bir ülkenin
       hukukunda yer bulamayacak bir kanun. Almanya’nın, Fransa’nın terörle
       mücadelede bir kararsızlığa düştüğüne tanık olan var mı?
       
       Mevcut yasa, iktidarı alkışlamayan herkesi terör suçu kapsamında
       değerlendirmeye imkan vermektedir. Söylediğiniz sözler bir savcı tarafından
       „terör örgütünün amacına hizmet“ ediyor diye soruşturma konusu yapılabilir
       ve siz yıllarca içeride kalabilirsiniz. Bunun en iyi örneklerinden biri
       gazeteci Ahmet Şık’ın Cumhuriyet Gazetesi davasından içeri alınmış
       olmasıdır. Düşünceyi ifade etmeyi, yazmayı, şiddet içermeyen protestoları,
       gösteri ve yürüyüşleri, saçma sapan yorumlarla dava konusu etmek terörle
       mücadele değildir. Terörü meşru kılacak bir ortam yaratmak, teröre hizmet
       etmektir.
       
       Geçtiğimiz haftalarda Selahattin Demirtaş'ı cezaevinde ziyaret ettiniz.
       Demirtaş Kasım 2016'dan beri tutuklu. Neden şimdi? 
       
       Kendisini Cumhurbaşkanı adayı olduğu için ziyaret ettim. Cumhurbaşkanı
       adaylarına başarılar dilemek istedim. Seçimlerin toplumdaki kutuplaşmayı
       güçlendirmemesi, seçim meydanlarında sorunlarımızı konuşabilmek için iyi
       dileklerimi ifade ettim. Demirtaş’ın tutuksuz yargılanması gerekir.
       Milletvekillerinin, söz ve eylemlerinden tutuklanması demokrasimiz için
       olumlu bir durum değildir.
       
       Meral Akşener ikinci tura kalırsa, seçildiğinde sizi yardımcısı yaparsa onu
       destekleyeceğinizi, onun için kampanya yürüteceğinizi söylediniz. Eğer
       ikinci tura Demirtaş kalırsa aynı şeyi onun için de yapar mısınız? 
       
       Ben ilk turda seçimi alacağıma inanıyorum. Akşener için söylediğim, sorulan
       soruya karşı latifeden ibarettir. Benim ikinci turda kimi nasıl
       destekleyeceğimiz gibi bir gündemim yok. Ben kazanmak için aday
       gösterildim, bunun için çalışıyorum. Farazi olarak sizin dediğiniz gibi bir
       durum oldu diyelim. Bu durumda karar verecek olan ben değilim. Kararı beni
       aday gösterenler verir.
       
       Anket şirketleri, Kürt oylarının ikinci turda belirleyici rol oynayacağını
       ifade ediyor. Sizce Ahmet Arif'ten alıntı yapmak, Kürtlerle yakınlık kurmak
       için yeterli mi? Somut olarak Kürtlere ne vaat ediyorsunuz? Örneğin Temel
       Karamollaoğlu, „anadilde eğitim“ dedi. 
       
       Kürt sorunu, Türkiye demokrasisinin çözmesi gereken bir sorun. Bunu oy alma
       amaçlı kullandığınızdan itibaren sorunu çözmez, çözümsüzlüğe mahkûm
       edersiniz. Bu sorunu oy pazarlığına indirgerseniz, bir pazarlıkta
       aldığınızı başka bir oy pazarlığında satarsınız. Ben boşuna samimiyet,
       siyasi ahlak diye bağırmıyorum meydanlarda. Basına sızan Oslo
       görüşmelerindeki oy pazarlıklarını ve sonrasında neler olduğunu unutmamak
       gerek. Ben bu sorunu çözmeyi vaat ediyorum. Rüşvet değil. Oy verilse de
       verilmese de bu sorunu çözeceğiz. Sorunu Türkiye’nin gündeminden çıkaracak
       bir demokrasi var edeceğiz.
       
       Benim bu konuda kendimce düşüncelerim var. Ama sorunu çözecek düşüncenin
       benim düşüncelerim olabilmesi için hepimizin benim gibi düşünmesi gerekir.
       Bu böyle olmaz. Seçildiğimde görevim, bu sorun üzerinde herkesin aynı
       şeyleri düşündüğü, gönül rahatlığıyla kabul ettiği çözümleri ortaya
       çıkarmak ve hayata geçirmek olacaktır. Ahmet Arif, şiirlerini gençliğimde
       ezberlediğim Nazımla birlikte birkaç şairimizden biridir. Ben onun
       şiirlerini, 80’li yıllardan beri okumaktayım. Toplantılarımda, siyasi
       çalışmalarımda da şimdi kullanıyor değilim.
       
       Ekonomistler 2019’da kaçınılmaz bir kriz olacağını söylüyor. Yani iktidara
       gelirseniz, bir anlamda ekonomik kriz arifesi olacak. Planınız nedir? 
       
       Kriz şu anda yaşanıyor. 2001 krizinden daha büyük bir krizi yaşıyoruz.
       Türkiye’nin milli geliri kabaca 850 milyar dolardı. Şu anda 750 milyar
       dolara gerilemiş durumda. Türkiye’nin bir önceki duruma gelebilmesi için
       acil 100 milyar dolara ihtiyacı var. Ben kazandığımda arifesinde değil,
       krizin içinde olacağız. Ne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya
       kaldığımızın farkındayım. Ekonomi ekibimizle birlikte acil önlemler paketi
       hazırlıyoruz. Türkiye’nin güven ortamına ihtiyacı var. Ekonominin yetkin
       ellere bırakılması ve kendi kurallarına göre yönetilmesi gerekiyor. Türkiye
       olarak sayısız krizler atlattık. Bunu da atlatacağız.
       
       AB ile ilişkilerin geldiği nokta hakkında fikirleriniz neler? Sizce Erdoğan
       giderse ilişkiler düzelir mi? 
       
       AB ile krizlerimizi çözmek istiyoruz. Ama bunun zorluklarının farkındayım.
       AB, Güney Kıbrıs’ı Türkiye’yi almadan tam üye yaparak zaten sorunların
       çözülmesini çıkarılması zor bir girdabın içine attı. 33 fasıldan 14 fasıl
       bloke edilmiş durumda. Bunlardan altısını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tek
       taraflı bloke etti. AB’de Erdoğan’dan kaynaklanmayan güçlü bir Türkiye
       karşıtlığı var. Türkiye’nin üyeliği için 1980’lerde 90’larda sorun olarak
       görülmeyen sorunlar çıkarıldı. Bunların büyük bölümü tam üye olmadan
       çözeceğimiz sorunlar değil. Ancak Türkiye’nin tam üyeliği kabul edildiğinde
       çözülebilir.
       
       Türkiye'nin dış politikasında nasıl bir değişim gerekli? Örneğin eğer
       seçilirseniz Suriye'den tamamen çekilmeyi onaylar mısınız? 
       
       Hızlı biçimde “Yurtta barış, dünyada barış“ politikamıza döneceğiz.
       Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyarak bu süreci atlatması bizim
       önceliklerimizden biri olacak. Suriye’yi kimin nasıl yöneteceği Suriye
       halkının vereceği bir karardır. Bizim “Esat gitsin, şu gelsin“ biçiminde
       bir politikamız olamaz. Suriye’de barışı sağlayamazsak bizim için küresel
       tehditler daha da artacaktır. Toprak bütünlüğünü koruyarak ayağa kalkmış
       bir Suriye, bizim için güvencedir.
       
       Partinizden kimi isimler, ülkede yaşayan Suriyelilere karşı sert bir tutum
       içerisinde. „Türkler fakirlik çekerken Suriyelilerin rahat içinde
       yaşadığını“ söylüyorlar. Sizin bu konudaki fikriniz nedir? 
       
       Hükümetin Suriyeli mülteci sorunundan sorumlu tutulması, mülteci karşıtlığı
       değildir. Yaşananlardan Mültecileri sorumlu tutan bir söylem doğru
       değildir. Mültecileri sorumlu tutmak, yaşama hakkının kutsallığına,
       insanlığın evrensel değerlerine sırt çevirmektir. Ancak Türkiye’nin
       “Suriyeli mülteciler sorunu“ daha fazla uzatılamaz, sürdürülemez bir hal
       almaya başladı. Ekonomik krizin derinleştiği, işsizliğin arttığı bir ülkede
       dışarıdan gelenler kolay hedef olur. Şu anda kentlerimizde Suriyeli
       karşıtlığı içeren bir dip dalgasının yükseldiğini görüyorum. Suriyelerin
       barış içinde ülkelerine dönmeleri için gerekeni yapacağız.
       
       Mitinglerde “Ne sağ ne sol“ diyorsunuz ama sağ bir ittifakın
       içerisindesiniz. Sol seçmen böyle bir ittifaka neden oy vermeli? 
       
       Biz sol isek o ittifak nasıl sağ oluyor? İttifakta herkes kendi partisine
       oy veriyor. Sağ partiye veya her hangi bir partiye oy vermiyor. Bunun iyi
       bilinmesi gerekir. İttifakın avantajı, barajla ilgili. Barajı geçemeyen
       partiye barajı geçme imkanı sağlıyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçiminin
       milletvekili seçiminden farklı olduğunun bilinmesi gerekir.
       
       AKP Meclis çoğunluğunu alamaz ise Erdoğan tekrar seçime gidebilir mi? B ve
       C planlarından bahsediyor… 
       
       İhtimal varsa sen de hazırlıklı olacaksın.
       
       Seçildiğiniz takdirde kabinenize farklı siyasi görüşlere sahip insanlar
       alacak mısınız? Mesela Saadet Partisi, İYİ Parti, HDP? 
       
       Türkiye’yi kucaklayan bir kadro kuracağım. Herkes kendisinin yönetimde
       temsil edildiğini görecek ve bunu hissedecek.
       
       „İlk işimiz OHAL'i kaldırmak“ diyorsunuz, ikinci işiniz ne olacak? 
       
       Parlamenter demokrasiye dönüş için çalışmaları başlatmak olacak.
       
       Köşe yazarı Ahmet Hakan size seslendiği yazısında „Barış Atay gibilere
       haddini bildirin“ dedi. Ardından Atay gözaltına alındı. Bu yazının size ve
       Akşener'e hitap etmesinin sebebi neydi? 
       
       İnsanlar düşüncelerini hakaret etmeden, nefret söylemi içermeden, şiddete
       övgü dizmeden özgürce açıklar, buna da birileri cevap verir. Araya
       savcılığın girmesi, yaratılmış olan yargı sisteminin somut örneğidir.
       
       Bununla bağlantılı olarak, partinizin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu daha
       öncelerde „Erdoğan er ya da geç yargılanacak“ demişti. Siz de bunu söylüyor
       musunuz? 
       
       Buna bağımsız yargı organları karar verecektir. Yargılanmasını istemek
       başka, yargılanmasını sağlamak başka. Ama Cumhurbaşkanı seçildiğimde ikisi
       de benim tavrım olamaz.
       
       Seçim güvenliği 16 Nisan referandumunda çok tartışıldı. Hala bir endişe
       var. Hatta seçim ittifak yasasıyla bu endişe büyüdü. Sandıklar nasıl
       korunacak? Ve yine benzer bir olayyaşanırsa, bu sefer sokağa çıkacak
       mısınız?
       
       Ben seçimlerde hileyi, kanunsuzluğu, YSK üyelerinin kanunun açık
       maddelerini uygulamamasını asla kabul edemem.
       
       20 May 2018
       
       ## AUTOREN
       
 (DIR) Çınar Özer
       
       ## TAGS
       
 (DIR) taz.gazete
 (DIR) Politika
 (DIR) taz.gazete
       
       ## ARTIKEL ZUM THEMA