# taz.de -- Patataz: „Sırada ne var?“
       
       > Ankara'da çiçeklere gözaltı, heykele gözaltı, kediye de mi gözaltı? Peki
       > ya söyleyeceğimiz şarkılar?
       
 (IMG) Bild: „Bugün de çalışamayacağım.“
       
       Ankara'da aylardır akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın
       direnişine şahit olan; basın açıklamalarına, yürüyüşlere, banklarda oturup
       soluklananların sohbetlerine, bir nehir gibi akıp giden insan kalabalığın
       tanıklık eden Yüksel Caddesi'nde, o kalabalıkların yerinde yeller esiyor.
       Emniyet güçlerinin sayısız müdahalesinin sonunda Gülmen ve Özakça'nın
       tutuklanmalarının ardından konulan sokaklara giriş yasağı 27 Mayıs günü
       kaldırılsa da, Yüksel Caddesi'nde hayat normale dönmüyor.
       
       Alanda Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın tutuklanmasını protesto eden
       destekçiler her gün polis tarafından gözaltına alınıyor, bazıları her akşam
       serbest bırakılıyor ve ertesi gün yeniden gözaltına alınıyorlar.
       
       Tüm bunlara tanıklık eden sokak eski günlerin yorgunluğunu ata dursun,
       birçok Ankaralı meraklı gözlerle “Sırada ne var“ diye soruyor.
       
       ## Çiçeklere gözaltı
       
       Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın açlık grevi eyleminin 70’inci gününe
       gelindiğinde ilk olarak destek için alanda bulunan vatandaşlarla birlikte
       eylem alanındaki çiçekler de “gözaltına alınmıştı.“ Halbuki onlar
       yaşananların hem tanığı, hem de mağduru olan İnsan Hakları Anıtı figürü
       olan kadın heykelinin ayaklarının yanında alana renk katmıştı.
       
       Önce çiçeklerin gözaltına alınışına tanıklık eden bu heykel, bir kaç gün
       sonra aynı akıbeti kendisi yaşadı. Etrafına polisler tarafından barikat
       örüldü, çiçeklerden sonra İnsan Hakları Anıtı da gözaltına alındı ve fiili
       tutukluluk süreci başlamış oldu.
       
       Kısa süre sonra yeni bir Gezi Direnişi'nin patlak vermesinden endişe duyan
       emniyet güçleri, anıtın üzerindeki ablukayı genişleterek tüm sokağın
       kapatılmasına karar verdiğindeyse artık Ankaralılar'ın hayatında yeni bir
       dönem başlamıştı: Sokağa çıkma değil, sokağa girme yasağı! İnsan hakları
       anıtına çıkan sokaklar, zırhlı araç ve bariyerlerle kapatıldı ve sokaklara
       girişler engellendi.
       
       ## Müşteri sokağa giremedi
       
       Her şeyden habersiz bariyere kadar gelen vatandaşların “sokağa giriş yasak“
       diyen polislerin söylemiyle barikattan geri döndüğü günlere geçildi. Geçiş
       güzergahı olarak burayı kullanan vatandaşlar, bir başka sokağı kullanarak
       yasaktan etkilenmeyi en aza indirse de bölgedeki esnaflar için durum böyle
       değildi.
       
       Söz konusu bölgede 100'ün üzerinde iş yeri vardı. Esnaf sabah saatlerinde
       dükkan açmak için sokağa gelse de, kendilerine sadece iş yerlerini polis
       eşliğinde kontrol edebilecek kadar zaman tanındı. Hiçbiri yasağın başladığı
       günden bu yana iş yerini açamamış ve bir müşteriye dahi hizmet vermemişti.
       Dükkanlar açılsa bile sokağa giriş yasağından dolayı müşteri sokağa zaten
       giremiyordu.
       
       Girişin engellendiği sokaklardan birinde 15 yıldan bu yana kafe işleten
       Nedim Kamir Sarı sordu: “Sokağa giriş yasağı mı olur?“ Sarı’nın sorduğu
       soruya kendisini bariyerden geri çeviren polisler dahil kimse cevap
       veremedi. Esnafların polisten talep ettiği resmi evrak ise bugüne kadar
       kimseye ulaşmadığı için yasağın gerekçesini de kimse bilmiyordu. Türkiye
       hem askeri darbeler, hem de günümüzde Kürt illerindeki pratiklerden dolayı
       “sokağa çıkma yasağı“ ile tanışık bir ülke olsa da “sokağa giriş yasağı“
       bölgedeki insanları şaşkınlığa uğrattı.
       
       ## “Polis bana borç ver“
       
       Çalışanların işlerine gitmek için gelip dönmek zorunda kaldığı barikat, bu
       yüzden ilginç diyaloglara da sahne oldu. Barikattan kendisini çeviren
       polise bir iş yeri çalışanı, “Bugün de çalışamayacağım. Sen bana 50 TL borç
       ver, yasak kalkıp işime döndüğümde geri öderim“ diyerek, karşı karşıya
       kaldığı işsizlik karşısında derdine çare aradı.
       
       Giriş yasağı sadece bariyerlerle kapalı alanı etkilemedi, bölge dışında
       kalan işyerleri de yasaktan payına düşeni aldı. Polis barikatını gören
       vatandaşlar, polis müdahalesi endişesinden dolayı yasak dışında kalan
       kafelerde oturmaktan kaçındı. Mesela yasağın üçüncü gününde bir kafeden
       yükselen alkış sesleri karşısında polisler bir eylem başladığını düşünerek
       müdahale etmeye hazırlanırken, son anda seslerin bir doğum günü
       kutlamasından geldiği anlaşıldı.
       
       Yasaklı bölgenin dışında kalan işletmeciler yasağa tepki göstermek için
       masalarını sokağa kurdu. Ancak yaya olmayan sokakta polisin yaptığı
       “yayaların geçişlerini engelliyorsunuz, masaları kaldırın“ anonsu ile bu
       masalar da kaldırıldı.
       
       İşletmeci Sarı, yasağın uygulandığı günden bu yana zararının 10-12 bin TL
       arasında olduğunu söylerken, iş yerinde çalışan 9 işçinin de dört gündür
       çalışamadığı bilgisini verdi. Yasaklı bölgedeki iş yeri sahipleriyle imza
       topladıklarını ve valiliğe başvuracaklarını bildiren Sarı, sonuç
       alamadıkları takdirde farklı eylemlerle duruma dikkat çekmeye
       çalışacaklarını, gerekirse Nuriye ve Semih gibi açlık grevine başlamayı
       aralarında tartıştıklarını ifade etti.
       
       Yasakların ilk gününden bu yana her gün alana gelen Cumhuriyet Halk Partisi
       (CHP) milletvekilleri de alana giremedi. CHP’nin Ankara Milletvekili Necati
       Yılmaz ise Türkiye’nin “yasak“ literatürüne yeni bir yasağın eklendiğine
       dikkat çekti.
       
       ## Kediye de mi gözaltı, şarkılara yasak
       
       Yasağın diğer mağduru da yıllardır alanın müdavimi olan kedi ve köpeklerdi.
       Polislere “neden sokağa giremiyorum “ diye tepki gösteren bir kadının
       ayaklarının dibinden bariyerleri geçip “yasağı delen“ kediyi gösteren bir
       başka kadın, “Onu da mı gözaltına alacaksınız?“ diye sordu.
       
       İşletmeciler ve vatandaşlar yasakların kaldırılmasını beklerken, tüm
       Ankaralı'lar için yeni bir perde açıldı: Valilik tarafından basınla
       paylaşılan açıklamada, kent genelinde “güneş battıktan sonra“ ateş
       yakılması ve türkü söylenmesinin yasaklandığı duyuruldu. Valiliğin bu
       yasağı “güvenlik“ gerekçesine dayandırılıyordu.
       
       Esnafın ve milletvekillerinin tepkilerinin ardından sokağa giriş yasakları
       birkaç günün ardından kaldırılsa da, Ankara'daki Yüksel caddesindeki durum,
       normal şartlardan çok uzakta. Ne kadar barışçıl olursa olsun, herhangi bir
       toplumsal muhalefete geçit vermek istemeyen emniyet güçleri, başta
       Ankaralılar olmak üzere herkese „Sırada ne var?“ sorusunu sordurtmaya devam
       ediyor.
       
       4 Jun 2017
       
       ## AUTOREN
       
 (DIR) Hayri Demir
       
       ## TAGS
       
 (DIR) taz.gazete
 (DIR) Patataz
 (DIR) taz.gazete
       
       ## ARTIKEL ZUM THEMA